Ekonomi

Kemal Kılıçdaroğlu’ndan ‘fırsatçı’ tepki: ‘Deprem var, kiralar fırlıyor!’

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye Büyük Millet Meclisi Grup Toplantısı’nda gündem hakkında konuştu. CHP Küme Başkan Yardımcısı Ücretsiz ÖzelKahramanmaraş’ta 6 Şubat’ta meydana gelen iki büyük depremde ve dün akşam Hatay’da meydana gelen iki büyük depremde hayatını kaybeden vatandaşlar için Grup Toplantısı katılımcıları. “2 dakikalık sessizlik”davet edildi.

Hayatını kaybeden eski CHP Genel Başkanı grup saflarının ön saflarındaydı. Deniz Baykal‘nin fotoğrafı yayınlandı.

Kılıçdaroğlu kürsüye çıkarken salonda alkış ve slogan atılmadı. Kılıçdaroğlu, yaptığı konuşmada “Sizden ricam girişte olduğu gibi alkış ve slogan olmaması. 15 dakikalık bir konuşma yapacağım sonra sessizce dağılacağız”söz konusu.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satırbaşları şöyle:

“-Her acıdan ders almak aslında her insanın temel görevlerinden biridir. Bireysel acıları yaşamamak ve önlem almak aklın gereğidir. Büyük yaratılışın verdiği en bedelli şey akıldır. Aklımızı kullanmak, bilimi kullanmak, doğruları görmek ve acıyı topluma yaşatmamak her siyasetin görevidir.

– Dün akşam 20.00 sıralarında saat 20.00 sıralarında (20.00), Defne ilçesinde 6.4; Samandağ ilçesinde 5.8 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. Hayatını kaybedenler var. Kendilerine Allah’tan rahmet diliyoruz. Yaralılara acil şifalar diliyoruz. Yarın; Belediye başkanlarımızla Defne’ye gideceğim. Hem olayları yerinde görmek hem de yaraların sarılmasında atılan adımları izlemek için orada olacağım.

– Kıymetli dostlarım, kıymetli dostlarım; Tüm milletimizi, bizi dinleyen herkesi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Değerli halkımız, yaşadığımız büyük felaketin yaralarını sarmaya çalışıyoruz. Kaybımız çok. Kalbimizde büyük bir yara açıldı. Milletimizin, hepimizin bir kez daha başı sağolsun. Bugün burada ne yapacağım konusunda uzun uzun düşündüm. Dedikleri gibi ‘kelimeler kifayetsiz’. Doğrusu bu kadar. İnsan ne söyleyeceğini, nasıl söyleyeceğini bilmiyor. Ben de konuşmamı satır satır yazmaya karar verdim. Konuşmama başlamadan önce girişte olduğu gibi bizden ricam; gelişigüzel alkış sloganın olmamasıdır. 15 dakikalık bir konuşma yapacağım ve sonra sessizce dağılacağız.

– Sevgili arkadaşlar, pahalı arkadaşlar; Büyük bir felaket yaşıyoruz. Haberi ilk duyduğumda hepiniz gibi ben de çok korkmuştum. Sonra en iyisinin sarsıntının meydana geldiği bölgeye hızlıca gitmek olduğu aklıma geldi. Liderlerimizi aradım ve ‘Kalkın gidiyoruz’ dedim. Gittik. Hatay’a vardık. Kıymetli dostlarım, kıymetli dostlarım, muhterem vatandaşlarım, gördüklerimi nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum. Rüya görmek üzereydik. Gördüğümüz gerçek olamayacak kadar korkunç ve kabustu. Gökyüzü mavi değildi, bulut da yoktu. Antik kentlerimizde ölümden başka bir şey yoktu.

– İnsanlar sokaklarda isimlerini haykırıyorlardı; oğul, kardeş, anne, baba isimleri. Herkes birbirinin adını söylemeye çalışıyordu. Akşam olduğunda tamamen tükenmiştik. Oradaki geceyi nasıl tarif edersiniz? Buz gibi soğuk ve gerçek bir zifiri karanlık. Uyuyacak bir yer arıyoruz. Her neyse, bir yere yerleştik. dinlenmek için emekli oldum; ama dinlenmek ve uyumak mümkün değil. Gözlerimi kapatıyorum, o çocuklar, o isimler çıkmıyor aklımdan. Halkımızın çektiği acıları düşünüyorum. Torunlarımı düşünüyorum. Duygularım karışıktı.

– Düşündüm de, bu ülkede acı dışında her şeyi paylaştılar. Kendime sordum, vicdanıma sordum, bu ülkede acıya ortak olur mu? Yarın torunlarım büyüyecek, Allah onlara ömür verirse bana ‘Dede en zor zamanlarda neredeydin, ne yapıyordun’ diye soracaklar. Onlara ne diyeceğim? düşünmeye başladım. İşte o zaman içimde bir şeyler kırıldı. Artık eski ben olmayacağımı anladım. O an itibariyle tam olarak Kemal değildim. Kalktım; Basın danışmanım Ömer’i (Ömer Topsakal) aramaya başladım. Telefon sınır çizmiyor. Hiçbir şey çalışmıyor. Ömer, sana gece kapı önünde arabada yatacağını ve arabada olacağını söylemiştim. ortasına gittim. Aslında o da uyumuyordu. Herkese travma. Hadi Ömer, halkımıza seslenmeliyiz dedim. Sana en zor anında nerede duracağını söylemeliyim. Gelecekteki torunlarımın soracağı soruları cevaplamalıyım, dedim bu gece.

“Erdoğan’la siyasetin üstünde saf tutmayı reddediyorum” dedim. Ne onunla, ne sarayıyla, ne de çeteleriyle saf tutmayacağım. Siyasette, siyasette, ölümde, yaşamda, millette olmayan bir devlet yapılanmasına taraf olmayacağım. Milleti için olmayan bir yapıyı evlatları için yüceltmem. Bunu söyledim. Asla ama asla yüceltmeyeceğim. Dayanışma içinde olacaksam milletimle dayanışma içinde olacağım dedim.

– Bu ülkede 84 milyon can var. Genç ve yaşlı var. İnanan, inanmayan, dindar ve ateist vardır. Sünni ve Alevi var. Türkler ve Kürtler var. Ayağa kalkabilirsem, onların yanında duracağım. Onlar oradayken Erdoğan nedir Allah aşkına; Kendime sordum. Siyaset üstü diyerek iğrenç reklamlar yapan İrtibat Bürosu ile işbirliği yapayım mı? Bir dakika Bağlantı Başkanlığı başlamıştı, aslında bir çok ahlaksız arayışlara girmişti.

– Milletimize seslenmek istiyorum ama internet bağlantısı yok. Ömer’le uğraşıyoruz. İnsanlar bizi bekliyor. İnternet temasını düzeltmeye çalışıyoruz. Saat gece 2 Neyse bir şekilde interneti çözdük. Düşündüklerimi amaçsızca ama süslemeden söyledim. Şimdi buradan siz değerli halkımıza tekrar seslenmek istiyorum; Ey halkım, canım halkım, kalbi kırık halkım, daha iyisini hak etmiyor musunuz? İnsanları hep hüzün ören bir ülkede yaşamaya devam mı edeceğiz? Cumhuriyetimizin bir asrı geçti, ikinci asrımızın daha pürüzsüz olması gerekmez mi? Halkının kederine koşamayan bir devleti toparlamaya, değiştirmeye ve güzelleştirmeye çalışmayacak mıyız; Zamanı gelmedi mi sevgili halkım? Yazımızı öldürdüler ama bizim de mazlum insanlarımız için bir pınarı yaşatmamız gerekmiyor mu? İkinci yüzyılda daha düzenli bir şey istemez miydik? Elbette yapacağız. O zaman net konuşmamız gerekiyor. Gözyaşlarımızın gözlerimizi bulandırmasına izin vermeyelim.

-Hükümeti değiştirmekten çok daha derin sorunlarımız olduğunun hepimiz farkındayız. Gücü değiştireceğiz. Orası kolay. Ancak hepimiz değişimin bir hükümeti değiştirmekten daha büyük olması gerektiğini biliyoruz. Çünkü zihniyeti değiştirmemiz gerekiyor. Zihniyet değişmediği sürece bu sorunlarla her zaman karşılaşacağız. Bu ülkeyi harabeye çeviren niyet biçiminin kökünü kazımamız gerekiyor. Değerlerimizi yeniden inşa etmemiz gerekiyor. Devlete bakış açımızı değiştirmeliyiz. Beş kişilik çeteler büyük bir hazineyi çalıyorlar. İmar affı için katlar yükseliyor. Bir hibe verilir. Hırsızlara susamış. Ses üretilmiyor. Şehirler kar üzerine kurulur. Dükkan sahibi birkaç yarda kazanmak için sütunları kesiyor. Bir deprem olur, çevre illerde kiralar fırlar. Büyük ya da küçük tüm fırsatçılara izin verilir. Açık söyleyeyim değerli halkım, bizi çıkar peşinde koşanlar yönetiyor. Açgözlü insanlara hoşgörü gösterilir. Kendini akıllı zanneden kurnazlar, devletine vergi verip müşterilerini kazıklıyorlar. İş adamları, mali müşavirleriyle yasal boşlukların peşine düşer. Kibir alkışlanır. Hırsızlığa müsamaha edilir. Düzenleme, motamot devam ediyor. Hızlı bir fırsatçılık. Büyük küçük herkes kiranın peşinde. İhanet, övünme ve çıkar. Bu da nedir böyle? Değerli halkım bu nedir Allah aşkına bu nasıl bir sistemdir? Biz kendimize böyle ne yaptık? Nedir bu yasak aşk Allah aşkına… Oturup düşünmemiz gerekmez mi?

– Değerli halkım, elbette önce bu düzeni suçlayacağız. Çünkü bu sistemi onlar getirdi. Ama biraz kendimizi kandırmamız gerekiyor. Politikacılar ne olacak? Siyasete giren kısa süreli ve alışılmadık biçimde zengin oluyor. Sen de görüyorsun, ben de görüyorum. Biz siyasetçiler oy kaybedersek imar affına hep el kaldırıyoruz. O zaman saray mensupları ulusu açıkça tehdit edebilir. Defter tutuyorlardı. Çıldırmış durumdalar. İçiniz rahat olsun, Allah yolundan saptırmasın. Tabii ki çıktılar. Çünkü onlar farklı bir kozmosta yaşıyorlar. Siyaset anlayışlarında farklı bir özgüven var. Olmaması gereken özgüven. Kısacası sevgili dostlarım, değişmemiz gerekiyor; Sistemi, yani sistemin çalışma şeklini kökten değiştirmemiz gerekiyor. Devletin çalışma şeklini değiştirmeliyiz. Siyasetin yapılış biçimini, davranışlarımızı değiştirmeliyiz. Değerlerimizi davranışlarla yakınlaştırmamız gerekiyor. Değerler söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmayan bizler, bunu davranışlarımıza yansıtmamız gerekiyor. Kısacası, her şeyi, her şeyi kökten değiştirmeliyiz.

– Sevgili dostlar, sevgili dostlar, sevgili insanlar, değişimi bu acımasız neoliberal tek adam rejiminden başlatacağız. Ancak değişim burada bitmeyecek. Kamu yararına olan tüm alanları etkileyecek değişim. Ve ağaracak olan şafak söktüğünde; Yuvasız, meskensiz, aidiyetsiz bırakılan kuşlar bu ülkede yeniden yuvalarını bulacaktır. Sarsıntı her zaman olacak sevgili dostlar, burası bizim bölgemiz, bundan kaçınma şansımız yok. Ancak artık deprem karşısında devlet çaresiz kalmayacaktır. Bu kabusun tekrar olmasına izin verme.

– Haramdan, bozgunculuktan, böbürlenmeden, ikiyüzlülükten; Siyaset geri çekilecek. Bu ikinci yüzyılımızda bir daha olmasın. Emin olun kayırmacılık bitecek, sömürü bitecek, açgözlülük bitecek, rant bitecek. Her birimiz elimizi taşın altına koyacağız. Bu coğrafyada yaşayan her birimiz sorumluluk altına gireceğiz. Önce biz inanacağız, kural bu. Birbirimize inanacağız, ülkeyi değiştireceğimize, adaleti getireceğimize inanacağız, daha iyisini hak ettiğimize inanacağız.

– Deprem gecesinden bu yana dayanışma içinde olan onurlu insanlarımız için inanmak zorundayız. O güzel insanlarla birlikte bu ülkeyi o güzel insanlar için yeniden inşa edeceğiz. İlimle, fikirle, teknikle, liyakatle kuracağız. Kurallar koyacağız, bu kuralları asla çiğnemeyeceğiz. Artık imar aflarından bahsetmeyeceğiz. Planlar yapacağız, o planlara uyacağız, onlara bağlı kalacağız. Kurumlar inşa edeceğiz. Bekar erkekler bir daha asla bu bölgede olmayacak. Helal ile yasal olanı birleştireceğiz. Vallahi bu harami düzeni mutlaka değiştireceğiz. Son olsun arkadaşlar, bu son; Ve yarın çocuklarımız, torunlarımız sorduğunda ‘bu kabusu bitirdik’ diyelim arkadaşlar.”

taskopru-haber.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu